14 Kasım 2013 Perşembe

Uzun Bir Aranin Ardindan

Simdi sanki cok buyuk bir okuyucu kitlem varmis gibi sevgili okuyucularim diye yayina baslayacagim. Uzun zamandir blogumu yazmiyordum bu yuzden cok ozur dilerim, neredeyse 3 ay olmus geleli ben farkinda degilim. Bunun nedeni de hic abartmadan soyluyorum zaman bulamamam. Okuldan sonra genelde her gun bir aktivite oluyor tango, spor, ispanyolca kursu, afs bulusmasi vs. Bos vakit bulamamak hosuma da gidiyor aslinda, surekli yorgun olmak. Lakin hac haftadir adam gibi siesta uyuyamadigim icin okulda uyukluyorum. Suan en son onemli olay olan dogum gunu partimi anlatmak istiyorum. 8 kasim cuma gunu saat 00.00 da daha uyumamistik annemlerle muhabbet ediyorduk ve o sirada hediylerimi verdiler. Sabah bir magazada kandirmacali bir sekilde begendigim ayakkabiyi ogrenmislerdi hemen onu almislar, babam arjantin formasi almis, kardesim arkadaslarimla uzerinde ikimizin isimlerinin ve cok guzel bir ispanyolca sozun yazdigi tisort yaptirmis ayrica uzerinde butun ailemizin fotograflari olan kolunda Turkiye ve Arjantin bayragi olan arkasinda da San Juan, Argentina yazan baska bir tisort bastirmislar. Hepsine tam anlamiyla bayildim, boyle bir host aile kolay kolay bulunmuyor. Ertesi gun okuldan sonra annemle bir suru tatli ve sushi yaptik. Aksam 9 da arkadaslarim gelmeye basladi. Butun afs camiasi, okul arkadaslarim,tangodan arkadasim ve kardesimin arkadaslari davetliydi ve tabi ki teyzemler, kuzenlerim. Bu arada evimiz tadilattaydi ama benim dogum gunume yetismesi icin salonun masasi, sandalyeleri, koltuklari erken gelmisti. Host annelerin bitanesi bunu da onceden ayarlamis. Aksam bayagi kalabaliktik, cok guzel hediyeler aldim. Pastamin uzerinde yanyana Arjantin ve Turkiye bayragi vardi, gercekten mukemmeldi. Bolichelerde cok fazla yas sinirinin altinda insanlar tespit edildigi icin polis arama yapiyordu. Exchange'lerin polisle herhangi bir iliskide bulunmamasi cok onemli oldugundan o gece disari cikamadik. Arjantinli genclerin ihtiyacini gidermek icin marketten icki aldik ve evde muzik sistemi kurduk.Bence cok cok guzel ve eglenceli bi geceydi butun fotograflara facebook'tan ulasabilirsiniz. Artik arkadaslarimla konusurken cok hizli konusmadiklari surece cogu seyi anlamam ve esprilere gulebilmem cok mutlu edici. En sona kalan arkadaslarim saat 6'da evden gittiler artik hepimiz uyukluyorduk. Ailem bana boyle bi gun yasattiklari icin cok mutluyum.
Onun disinda blog yazmadigim zamanlarla ilgili bir ozet gecmeye calisacagim. Dun Nuk'un evine havuz partisine gittik. Evinde Mendoza ve Cordoba'dan gelmis Taylandli iki kiz daha vardi cok cok tatlilar cok iyi anlastik. Aralarinda Tayca konustuklarini duydukca ogrenme istegim daha da artiyor sizi evinizde ziyarete gelecegim dedim bekliyorlar beni. Kendimiz pizza yaptik, voleybol oynadik, muzik dinledik, birbirimizi 3928593 kez havuza attik, fotograf cekildik derken saat 12 de evimize donduk umarim yakin zamanda tekrar boyle bir aktivite yapacagiz. Afs bulusmalari burda beni en cok eglendiren seylerin basinda yer aliyor her gecen gun hepimizin ispanyolcasinin nasil gelistigi iyice belli oluyor artik. Birlikte futbol maci yapiyoruz ardindan bir gonullunun evinde bulusup yemek yapip film izliyoruz. Soylemeden edemeyecegim ya, eger bunu okuyorsaniz ve afs'ye katilmak gibi bir dusunceniz varsa hic dusunmeyin. Ben dusundum, ama gerek yok yani insani tamamen degistiren, olgunlastiran, yepyeni seyler ogreten harika bir deneyim bu. Partileri seviyorsaniz da Arjantin gibisi yoktur heralde her haftasonu gidilecek bir parti bulunuyor. Bu aksam Italyan arkadasim Federica'yla dans hocamizin tango gosterisini izlemeye gidecegiz. Umarim yakin zamanda tekrar yazacagim, simdilik gorusmek uzere!

24 Eylül 2013 Salı

Mi Primer Mes

Arjantin'deki hayatımın 1 ayını geçirmiş bulunuyorum. Bu süre bana o kadar kısa gibi geliyor ki diğer ayların da böyle geçeceğinden korkuyorum. Haftada okulda sınavlar başlıyor ve ben hepsinden sorumluyum artık çünkü 3. döneme başladık geçen hafta. Öğrenciler günü diğer bir şey kutlanıyor burda ve okullar bir hafta tatil oluyor, daha sonra 3. dönem başlıyor. Ben burda olduğum süre boyunca 5. sınıfın (bizde lise 3 oluyor) 3. dönemini ve 6. sınıfın(lise son) 1. ve 2. dönemini okuyacağım ve notlarımı alacağım. Matematik ve fizik burda oldukça kolay geliyor ama gel gelelim derslerin sadece 1 aydır aşina olduğum dil olan ispanyolcayla geçtiği, sadece yazı yazdığımız dil anlatım, coğrafya, hukuk gibi derslerde ne yapacağımı bilmiyorum. Bu hafta kardeşimle beraber çalışacağız. Bu hafta sonu 2 gün Afs kampı olacak ilk ayımızı devirdiğimiz için ve Mendoza'lı Afs'liler de gelicek. Hatta 2 tane kız bir geceliğinde bizim evde kalacak. O gün için ülkemize özgü bir tatlı yapmamız gerekiyor, ben revani yapmayı düşünüyorum. Bir de 'talent show' olacak, sanırım Yeni Zelanda'dan gelen arkadaşım Jess'le gitar çalıp şarkı söyleyip bir güzel rezil olacağız ama eminim çok eğlenceli olacak. Artık iyice alıştım yeni hayatıma. Türkiye'yle ilgili en büyük özlemim yemekler. Dolmalar, dönerler, poğaçalar, börekler aklımdan çıkmıyor. Tabii bir de yoğurt. Bu yaşıma kadar hiçbir sofraya yoğurtsuz oturamayan, annemler almayı unuttu mu azarlayan ben 1 yıl yoğurtsuz yaşayacağım. Daha fazla yazamayacağım hüzünlendim. Şimdi annemle dışarı çıkıyoruz, chau!

16 Eylül 2013 Pazartesi

Mendoza'nın yolları taştan

Uzun zamandır yazamıyorum. Bunun nedeni buradaki hayatım İzmir'de olduğundan çok daha yoğun. İzmir'de yapacak bir şey bulamazken burada her akşam bir aktivite oluyor ve genelde hep yorgun oluyorum. Dün kardeşim Josce'nin hockey maçı için San Juan'a 2 saat uzaklıktaki Mendoza'ya gittik. Kardeşim takım arkadaşlarıyla gitti, ben annem babam ve Angy biraz daha erken gittik ben şehri gezebileyim diye. İnanılmaz soğuktu, kat kat giyinmemize rağmen dayanamadık soğuğa. Burada hava çok dengesiz, 3 gün önce "zonda" denen bi sıcak hava rüzgarı oldu ki İzmir'in yazını aratmıyordu, tek farkı hava nemli değil aşırı derecede kuru ve nefes dahi alınmıyor. Okullar tatil oluyor, insanlar dışarı çıkmıyor o derece. Mendoza'da dağlardan karşılanıyor su ihtiyacı ve çoğu yerde bu marka su içiliyor, Villavicencio. Biz de burada bu markayı içiyoruz. Mendoza'ya gittiğimizde yaklaşık 3000 metre yükseklikte bu suyun geldiği yeri gezdik ancak fabrikaya giremedik. Kar yağıyordu, manzara çok güzeldi. Güney Amerika için çok önemli bir insan olan San Martin anıtına gittik. Facebook sayfamdan bir sürü fotoğrafa ulaşabilirsiniz, hepsini buraya atmak çok zaman alıyor.
Bu arada bu akşam tango kursum başlıyor. Pazartesi ve çarşambaları birer saat tango dersi alacağız bir başka değişim öğrencisi olan İtalya'dan gelen arkadaşım Federica'yla. Mendoza'ya gitmeden önceki akşam Tayladlı arkadaşımız Nuttapong'un doğum günü vardı evinde. Bol bol empanada yedik, bir Arjantin geleneği olarak doğum günü çocuğu pastayı kesmeden ısırdı ve bol bol dans ettik latin müzikleriyle. Cumbia diye bir müzik türü var burada kimse aslında sevmiyor bu müziği ama bolichelerde falan hep bü müzikle dans ediliyor çok eğlenceli. Bir çok farklı ülkeden insanla aynı masada oturup muhabbet etmek o kadar hoşuma gidiyor ki anlatamam. Hepimizin bir ortak noktası var ve sıkılmadan saatlerce konuşabiliyoruz. Herkesin ana dili gibi bildiği ve kolayca anlaşabildiğimiz dil İngilizce. Aramızda başkaları da olduğu zaman İspanyolca konuşmaya çalışıyoruz.Bazen herkes kendi ana dilinde bir şeyler söylemeye başlıyor istemeden. Bazen bütün diller birbirine giriyor gülmekten karnımız ağrıyor. Bu Afs sayesinde hem hayatımızda hiç unutulmayacak 1 yıl yaşamış oluyoruz hem de hiç bitmeyecek arkadaşlıklar oluşuyor, biz şimdiden "Seneye sizin eve geliyorum, hazırlıklı ol." diye muhabbetlere başladık. Ve tabii ki hangi ülkeden olursak olalım şuan hepimizin 2. evi Arjantin'de, kendi ailemiz dışında da tanıştığımız aile dostları, arkadaşlar sürekli bizi evlerine davet ediyor ve çok güzel vakit geçiriyoruz. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!

1 Eylül 2013 Pazar

İlk Haftam


 Hola! Artık %70 ispanyolca konuşuyoruz ve konuşmanın ana fikrini anlamam yetiyor ayrıntıları anlamam için birkaç ay daha gerek. Daha önceden ispanyolca kursuna gittiğim için eski bildiklerimi hatırlamaya başladım yoksa 1 haftada anlaşmak kolay değil bu yüzden şanslıyım. Şimdi 1 hafta öncesine gidelim. 5 Arjantin yolcusu Ankara'da buluştuk, vizelerimizi aldık sonra bazılarımız arabayla bazılarımız uçakla geldik İstanbul'a, ailelerimizden ayrıldık. 
vizelerimizi aldııık!
Sao Paulo'da yorgunluktan ölürkene
 daha hiçbirimiz olayın ciddiyetini kavrayamamışız öyle bindik uçağa gidiyoruz.  kalırsa yolcuğumuz gayet eğlenceliydi. Önde Can ve Öykü, arkalarında Kutay ve ben, bizim arkamızda da Sarp oturuyordu.  yer değiştik, uyuduk uyandık, birkaç yolcuyla muhabbet kurduk, müzik dinledik, dans ettik, film izledik, bir hostesle arkadaş olduk derken 13 saat sonra Sao Paulo'daydık. 
 Artık iyice cılkımız çıkmış, insanlar insin de 4lü koltukları kaplayıp uyuyalım diye düşünüyoruz. 
"gülüm müsün acaba?"
 Önce bütün uçak boşaldı bir sevindik ki anlatamam. Koyduk eşyaları dolanıyoruz etrafta. Bir süre orda bekledik sonra insanlar gelmeye başladı yine bir tane boş koltuk kalmadı. Tabii gelenlerin arasında bir tane Türk yok, bağıra bağıra Türkçe konuşmasak olmazdı. Baya bir eğlendik o sırada bir de benim uçaktaki suyun bitmiş olduğunu unutup dişimi fırçalayıp saatlerce diş macunu tadından arınamamam gibi şeyler de oluyor. 3 saat daha yolculuktan sonra geldik Buenos Aires'e! 
Bs As havaalanı
 Geldiğimizde geceydi. Bir Afs gönüllüsü bizi karşıladı. El birliğiyle hepimizin 46 kilo olması gereken ama benim 60'a kadar zorladığım valizlerimizi taşıdık. Daha sonra taksiyle otelimize gittik bu arada 9 Temmuz caddesini falan geçiyoruz turist gibi her yerde fotoğraf çekmeye çalışıyoruz, ki bu oldukça yanlış bir şey Buenos Aires çok tehlikeli. Ailemden biliyorum ilk karşılaşmamızın fotoğraflarının içinde bulunduğu kameraları çalındı Buenos Aires'te. Bu arada Öykü'yle Paraguay'lı taksi şoförümüzle muhabbet ediyoruz az buçuk ispanyolcamla. 
9 temmuz caddesi
 Daha sonra otele geldik yerleştik, erkekler Afs gönüllümüzle yemeğe gitti biz de Öykü'yle otelde lobideydik. O gece altıma işeyene kadar güldüğüm doğrudur, hem çok yorgunuz hem de çok heyecanlı , hepimiz için ilginç bir deneyimdi Arjantin'deki ilk günümüz. Sabah 5 te kalktık hazırlandık, otobüs garına gittik, o gün hepimiz ailemizle tanışacağız, herkeste bir heyecan var. Bir Afs gönüllüsü daha gelmişti akşam yanımıza onlarla muhabbet ediyoruz Türkçe şeyler öğretiyoruz, onlar bize İspanyolca öğretiyor, kahvaltı yapıyoruz.
ilk medialunes 
 Ailem söylediklerinden biraz erken geldiler bir anda inanamadım, hemen sarıldık hepsiyle. Diğerleri de otobüs bekliyordu. Benim kardeşimin hockey maçı olduğu için Buenos Aires'telerdi. Eşyalarımı aldık gidiyoruz. Josce'yle ingilizce anlaşabiliyoruz. Maçın olduğu yere gittik, bütün takım arkadaşları ve bazılarının aileleriyle tanıştım, herkes ben geldiğim için çok heyecanlıydı ve çok sevecenler. Maçlarını izledim ve hockeyi cidden çok sevdim.
hockey sobre patines
Orda öğle yemeği yedik, ekmek arası et ama et bildiğin 3 parmak kalınlığında. Annem babam ve küçük kardeşim Angy arabayla gidiyordu San Juan'a , Josce ben ve valizlerim de takım otobüsüyle. Ancak ailemin arabasının camı kırılıp kamera çalınınca San Juan'a gelmekte 2 gün geciktiler. Ben ilk kez 2 katlı otobüse bindim, gayet rahat ve ferahtı. Otobüs ortamı çok güzeldi ama yaklaşık 12 saat uyuduğum için çoğuna tanıklık edemedim.San Juan'da bizi teyzem Gabby ve eniştem karşıladı. O gün onlarda yemek yedik, annemin tarafından bütün sülale ordaydı.
empanadaaa

anneannem

  
Gece Josce'yle annemlerin yatağında yattık. Evimiz şuan tadilatta, tadilat bitince Josce'yle yukarıda bir odamız olacak, yarın eşyalarımızı oraya taşıyacağız. Biz gelince evde büyük teyzem de vardı, çok tatlı biri beni hep 'mi amor' diye seviyor. Okulumun adı Maria Auxiliadora, bir  katolik okulu.Sınıfımız benimle birlikte 31 kişi. Sınıfta bir de Yeni Zelanda'dan Şubat ayında gelmiş bir değişim öğrencisi var, Jess. İspanyolcası doğal olarak çok iyi. Bana deneyimlerini anlatıyor, birlikte ingilizce konuşurken bütün sınıf bizi çok değişik bir şey yapıyormuşuz gibi izliyor. Benden sürekli Türkçe bir şeyler söylememi istiyorlar, çok hoşlarına gidiyor. İngilizce derslerinde bizim sınıfın ve yan sınıfın Türkiye'yle ilgili sorularını cevapladım. Türban takıyor musunuz, diliniz Arapça'ya mı benziyor gibi sorulardan usanmış bulunmaktayım. Ülkemizi daha iyi tanıtmamız gerekiyor, ben burada elimden geleni yapıyorum.
 Matematikte logaritmayı işliyorlardı ve anladım hatta sınıfta soruyu tek yapan bendim çok mutlu oldum. Fiziği de yapabiliyorum ancak sözellerden hiçbir şey anlamıyorum. 5 gündür okula gidiyorum ve oldukça arkadaş edindim çok sıcakkanlılar. Gün geçtikçe eski bildiklerimi hatırlıyorum ve bugün birçok kişinin güldüğü ispanyolca bir espri yapmış bulunmaktayım jajajajaja! Bu arada kardom Juanfra'yla da çok iyi anlaşıyoruz, birlikte bulaşık yıkıyoruz, şakalaşıyoruz. Bazı akşamlar babamla Josce'yi antremana götürüyoruz. Babamdan aldığım bir bilgiye göre Cordobalılar yalancı, Buenos Airesliler de benmerkezci oluyormuş, bu yüzden Arjantinliler bütün dünyada bu 2 sıfatla anılıyormuş.
gülümler
ailem
kardeşimi de Galatasaray'lı yaptım
Cuma günü Josce'yle Afs sunumuna gittik, danışmanım Paula'yla tanıştım, sunumu izledik ve biraz kendimizden bahsettik.Bu hafta oryantasyon kampı yüzünden gidemediğimize göre haftaya cuma günü bolicheye gitmezsek olmaz, bütün arkadaşlarım anlatıyor bütün gece dans edeceğiz diye. Çok seviyorlar partileri.
Şuan Josce'yle 'lengua' yani dil ve anlatım ödevimizi yapıyoruz. Burda akşam yemeği çok geç yeniyor 11'e kadar sarkıyor bazen, biz de yeni yemekten kalktık. Şimdi yatıyorum bir sonraki yazımda görüşmek üzere chau!

25 Ağustos 2013 Pazar

San Juan

Şuan San Juan'daki evimdeki ilk gecemi geçirmek üzereyim.Fotoğraf makinesinin aktarma kablosunu valizden çıkarmadığımdan dolayı fotoğrafları yolculuğu da anlatarak sonra yükleyeceğim. Ailem düşündüğümden bile sevimli çıktı çok sıcak davranıyorlar ve yardımseverler. San Juan yeşilliğin az olduğu bir yer ama evleri oldukça güzel. Bizim ev şuan tadilatta, tadilat bitince Josce'yle benim ayrı bir odamız olucak. Annem babam ve küçük kardeşim daha San Juan'a gelmediler çünkü arabanın camını kırıp kamerayı ve ses sistemini çalmışlar. Afs gönüllülerinin bize bir çok kez hatırlattığı gibi Buenos Aires tehlikeli bir yer. Bugün teyzem Gabby, onun ailesi ve anne tarafının neredeyse tamamıyla tanıştım ve birlikte yemek yedik. Empanada diye bir şey var ki aynı Türk börekleri gibi içi bol soğanlı etle dolu ve çok lezzetli! Herkes çok arkadaş canlısı davranıyor, az buçuk ispanyolcamla anlaşmaya çalışıyoruz. Yarın kardeşimle odanın her tarafına eşyaların isimlerinin yazılı olduğu post-itler yapıştıracağız ki ezberleyebileyim. Bu arada yarın okula gidiyorum üniformamı hazır etmiş ailem, hava çok soğuk olduğu için kat kat giyiniyorum. Burda herkes birbirine 'chau' diyor hoşçakal anlamında. Fotoğraflarla birlikte yolculuğu ve Buenos Aires'i anlatacağım, Buenas noches!

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Vize İşleri

Merhaba arkadaşlar. Konserden beri yazmıyordum. Bayramdan bir önceki gün vize maillerimiz geldi ama o gün yetiştiremedik ve son gün yani bugün yaptık bütün işleri. Öncelikle annem ve babamla notere gittik orada muvafakatname yazıldı daha sonra yeminli tercümana muvafakatname ve sicil kaydını tercüme ettirdik. Tabii bu işler söylendiği kadar kolay olmuyor, oldukça karışık. Noter benim adımı Gülceğ, anneminkini de Gülcem şeklinde yazmıştı. Bu yüzden tercüman ve noter arasında 4-5 kez dolaşmamız gerekti. Daha sonra kaymakamlığa gidip apostil aldık ama orada da bize bu belgelerin tekrar notere götürülmesi gerektiği söylendi. Bir kez daha gittik, sonra bir kaç saat apostillerin hallolmasını bekledik, formları doldurduk, scan ettik ve sonunda yetkililere maili yolladık. Bu arada bu sabah uçuş tarihimizin değiştiği ile ilgili bir mail geldi, Arjantin Afs öyle istemiş. 22 sinde gidiyoruz ve Sao Paolo aktarmalı. Kimseye çaktırmıyorum ama aslında ÇOK HEYCANLIYIM! Valizimi hazırlamaya çalışıyorum fakat 46 kilo sınırı olmasına rağmen 8 kilo fazlam var anlamıyorum ki ben neyi abarttım bu kadar, hala koymadığım eşyalar da var artık halledeceğim bir şekilde. Bir sonraki yazımda görüşmek üzeree

6 Ağustos 2013 Salı

Tear down the wall!

   Bu sabah erken saatlerde İzmir'e döndük. Yorgunluğu hala atamadım üstümden, yıllardır bir kere İstanbul'u gezmemiş insan 3 günde gezmeye çalışırsa olacağı budur tabi. Gider gitmez başladık Ayasofya'dan, daha sonra Sultanahmet Camii, Yerebatan Sarnıcı, Eminönü, Galata Kulesi, Taksim Meydanı, Beyoğlu, Kadıköy, Mısır Çarşısı, Kapalı Çarşı, Boğaz Turu derken önemli çoğu yeri gezmiş olduk. İstanbul' u çok sevdim. Ama aşırı kalabalığa dayanamayan bir insan olarak benim yaşayabileceğim bir yer gibi değil pek, tabii yaşadığın semte göre değişir bu. Arjantin'e götürmek için magnetler, bardak altlıkları, bir kaç takı, bir de karışık lokumlar aldık son olarak.
Beyza abla, dayım, ben ve annem 
    Yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi asıl amacım burda size şuana kadarki hayatımdaki en heyecan verici deneyim olan Roger Waters konserini anlatmak. Cumartesi ve pazartesi günleri İstanbul'u gezdik, pazar günü ise konser günü olduğu için hiç yorulmamayı, bütün enerjimizi konsere saklamayı tercih ettik. İtü kampüsüne gittiğimizde saat 5 civarıydı. Herkes sabahın erken saatlerinde gelmeye başlamıştı bile. Hele saha içinden bilet alanlar en önden yer kapabilmek için daha erken gelmişlerdi. Saha içi ses kalitesi ve sahneyi görebilmek açısından daha iyi olsa da biz yer bulma açısından rahattık. Tribünlerdeydik ve yerimiz belliydi, ama o atmosferi hissetmek için kapı açılışından 1 buçuk saat önce gitmek bizim için bir zevkti. Binlerce Pink Floyd hayranıyla bir arada olma hissi, gerçekten çok güzeldi.
Bu da tanımadığım bir Pink Floyd
hayranının fotoğrafıma katkısı
     Bu arada konser sayesinde Arjantin'in Gülleri'nin son üyesi olan Sarp'la da tanışmış oldum. Daha önceki konuşmalarımıza da dayanarak çok iyi anlaştığımızı söyleyebilirim, müzik zevki de harika :D O da San Luis'e gidiyor, San Juan'a yakın bir yer.
Babam ve ben
   
                            Saha içinden bilet alanlar bizden daha önce içeri alındılar ve hepsi önlere gidebilmek için deli gibi koşuyordu, Sarp en öne geçebilmiş artık nasıl koştuysa ben koşanları izlememe rağmen göremedim onu. Daha sonra biz de içeri girdik yerimize oturduk, sahne müthişti. Bir kaç saat sonra adım atılacak yer yoktu, tıklım tıklımdı her yer. Saat tam 9 da havai fişekler eşliğinde In the flesh ile başladı The Wall konseri. Ben hayatımda bu kadar güzel bir 3 saat daha geçirmemiştim. Gittiğim ilk konser aynı zamanda hayatımda görüp görebileceğim en güzel konserdi kesinlikle. Dayım şuana kadar bir çok konsere gitmesine rağmen en beğendiğinin bu olduğunu söylüyor. Müziğe öyle kaptırmışım ki kendimi çok çabuk geçti zaman. En sevdiğim parçalardan biri olan The Trial'ın ardından çılgınca "Tear down the wall!" diye bağırarak duvarı 199. kez yıkmış olduk. Kaç gündür kendi kendime "Keşke konser bugün olsaydı ya" diye söylendiğimi sayamadım. Böyle bir şeye tanıklık etmek kendimi çok şanslı hissettirdi. Bu arada Roger Waters'ın duyarlılığıyla konserde Gezi Parkı olaylarında hayatını kaybedenleri de anmış olduk ve hiçbir toma olmaksızın "Her yer Taksim, her yer direniş!" sloganları atabildik. Roger Waters konuyla ilgili Türkçe bir şeyler de söyledi. Bu konser hayatımdaki değişimlerin bir başlangıcı olsun. Bundan sonra daha çok konserlere, etkinlikere katılacağım. Şimdi hayatımdaki en büyük değişime 17 gün kaldı ve bugün 'sonunda' vize mailimiz geldi. Bayram da var şimdi nasıl halledeceğiz bilemiyorum ben hemen işe koyulayım. Hasta luego!


In the flesh 




we don't need no education, we don't need no thought control

Rogeeer

30 Temmuz 2013 Salı

Sayılı Günler Kala

   Dünya'nın öbür ucuna olan yolculuğuma 1 aydan az zaman kaldı. Hediyelerimin neredeyse hepsi tamam.İlk gün vereceklerimi ayrı bir yerde topladım o heyecanla elim ayağım dolaşmasın diye. 2 adet 23 kiloluk valiz götürme hakkım var, bir de 8 kiloluk el bagajı. 1 valiz neredeyse sırf hediye olacak. Arjantin'de tekstil buradaki kadar iyi değilmiş bu yüzden buradan Vakko gömlekler Koton'dan Mavi'den elbiseler, t-shirtler götürüyorum aileme.Götürdüğüm hediyelerin Türk markası olmasına dikkat ediyorum elbette. Buldan işi masa örtüleri, yemeniler, gümüş takılar, magnetler, anahtarlıklar, kitap ayraçları, nazar boncukları derken baya bir doluyor valiz.
    
   Bu arada yolculuktan önce başka bir heyecan daha var benim için. Cuma günü İstanbul'a gidiyoruz vee pazar günü "Roger Waters Konseri"! Babamın delisi olduğu bu yüzden benim de küçüklükten beri dinlediğim, bildiğim grup Pink Floyd'un basçısı, vokalisti bir çok şarkının da bestecisi. Gidiş tarihleri belli olmadan önce konsere gidemem diye çok korkmuştum neyse ki şanslı çıktım. Rock tarihinin en iyi gruplarından biri hatta çoğu kişiye göre en iyisidir Pink Floyd. Her bir şarkısını dinlediğimde bunu daha iyi anlıyorum ben de. Böyle bir fırsat zor bulunur gerçekten. Konserdeki en büyük görevim de Roger ile babamı aynı karede içeren bir fotoğraf çekmek :D 
  Konser hazırlıkları da tamam. İstanbul'u gezip oradan da Arjantin'e götürmek için hediyelik bir şeyler alacağız. Gelince vize işlemleri valiz hazırlama derken göz açıp kapayıncaya kadar geçecek günler. Kardeşimle konuştum Pink Floyd dinlemiyormuş ama ona da alıştırmayı planlıyorum :D Konser sonrası tekrar yazarım, takipte kalın.

14 Temmuz 2013 Pazar

Arjantin'in Gülleri

Arjantin'in gülleri olarak tabir ettiğimiz biz.
Ben San Juan'a gidiyorum. Öykü Cordoba'ya, Can Formosa'ya Kutay da Cordoba'ya gidiyor. 

İzGOK

"Şu klima nasıl çalışıyor acaba?"
Eveet. Oryantasyon kampı olacak çok heyecanlıyım derken hemencecik bitiverdi, tadı damağımda kaldı. AFS'nin güzellikleri, AFS'li olmanın ayrıcalıklı farkedilmeye başladı benim için bu kampta. Bir sürü yeni insan tanıdım, hepsi de bir ay içinde dünyanın değişik yerlerinde, değişik kültürlerin ortasında bulacaklar kendilerini. Hepimizi birleştiren şey de bu işte. Bu 3 gün benim için gerçekten çok farklı ve eğlenceliydi. Ne yazık ki bu kamp da şapşaplarımızın (şaperonlar yani gönüllü AFS'liler)  bize kamp içindeki etkinliklerde hissettirdikleri gibi tam bir gizem. Bu yüzden kampın içeriğiyle ilgili bilgi vermemem gerekiyor. Ama güzel vakit geçireceğinize garanti verebilirim. Bu arada gidiş tarihleri de belli oldu! Aktarma yapmadan İstanbul'dan direk Buenos Aires' e gidiyoruz 5 Arjantin yolcusu. Orada da bizi bir kamp bekliyor. Asıl o kamp nasıl olacak çok merak ediyorum. Bütün dünyadan Arjantin'e gelenler olarak birleşeceğiz. Düşündükçe heyecanlanıyorum.

Her kamp günün sonunda birleşerek günü değerlendirdiğimiz grup. 'Ağaç Grubumuz'
Ortadaki Ömer ve en sağdaki Görkem şaperonlarımız.
"Ömer'in Görkem'li Aslanlarıyız!"

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Ailem


AFS'ye katılım süreci


Merhaba arkadaşlar! Eminim çoğunuz bu programa katılımla ilgili bilgi edinmek istiyorsunuzdur. Öncelikle bundan bahsedeyim. Ben annemin baskısı sayesinde sınava girdim, yanlış hatırlamıyorsam Ekim ayıydı. Öncelikle bir genel kültür sınavına giriyorsunuz. Hem Türkiye'nin tarihi, yazarlar, sanatçılar, devlet adamları ile ilgili hem de Dünya gündeminden sorular çıkıyor. Hatırladığım bir kaç soru şöyle: "Esad kaç yılında başa geçmiştir?" "Ay'a 2. ayak basan kimdir?" "Resimdeki sanatçı kimdir(Picasso resmiyle beraber)" "Masumiyet Müzesi, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı gibi eserleri olan yazarımız kimdir?"... Bu bloğu daha erken hazırlamadığım için kızıyorum kendime çünkü çoğu ayrıntıyı unutmuşum. Bu yüzden kusura bakmayın. Ardından bir tür mantık sınavına giriyoruz. Mantığa dayalı matematik problemleri, örüntüler, kelime bulmacaları var bu testte. Aynı gün girilen sınavların sonuncusu ise bir kişilik testi. Bu testte olaylara karşı tepkinizi ölçmeye, kişiliğiniz hakkında fikir edinmeye çalışıyorlar. Öfkenize hakim olabiliyor musunuz, duygularınızı kontrol edebiliyor musunuz, uyumlu biri misiniz, kendi kendinize yetebiliyor musunuz, girişken biri misiniz diye bakıyorlar. Sorulara evet, sıklıkla, bazen, asla gibi yanıtlar veriliyor. Bu programa katılan kişinin saydığım özelliklere sahip olması gerektiğinden soruları buna göre cevaplamak önemli. Bu sınavları geçenler mesajla bilgilendiriliyor ve sözlü mülakat için tekrar çağırılıyor. Öğrenciler 6-7 kişilik komisyonlara ayrılıyor. Her komisyon bir sınıfta. Öncelikle bu öğrencilerin aralarında bir konu hakkında 15 dk konuşması isteniyor. O sıralarda okullarda serbest kıyafet yapılması gündemde olduğu için biz bunun hakkında konuşmuştuk. Duygularını rahatça ifade edebilmek bu programın oldukça önemsediği bir konu. Görevliler bu konuşma hakkında hiçbir yorum yapmıyorlar bize. Daha sonra sırayla sınıflrara çağırıyorlar bizi. 3 kişi oluyor genelde sınıfta, Türkiye'ye yeni gelmiş AFS'li (3-5 yıl önce yani), daha deneyimli bir AFS'li (ki bu kişi en yetkili oluyor) , bir de AFS'li olmayıp anladığım kadarıyla psikolojik danışman gibi biri. Size "Neden seni seçmemiz gerek?" "Arkadaşların seni nasıl tanımlar?" "Ailenle aran nasıl?" "Aileni çok özler misin?" "Bu programa katılma amacın nedir?" gibi sorular yöneltiyorlar. Bir kişi de genellikle sizi sıkmaya ve başaramayacağınız konusunda baskı yapmaya çalışıyor. Hiç aldırmayın. Kendinizden emin bir şekilde soruları cevaplayın. Kendine güvenen insanlar otomatikman bir adım öne geçiyor. Bu mülakat 30-45 dk arası sürüyor genelde. Sonra heyecanla sonucu bekliyorsunuz. Bu sınavı geçtiğimi de öğrenince her şey daha da ciddileşti. Kararımı kesin olarak vermiştim. AFS'li olmak istiyordum. Birkaç sene önce İspanyolca kursu'na gitmiştim. İspanyolca'ya ve latin kültürüne inanılmaz bir ilgim var. Küçüklüğümden beri gitmeyi hayal ettiğim yer Machu Picchu. Evet Peru'yu çok seviyorum ve ilk tercih olarak orayı yazmayı düşündüm ama bu aşamada bir çok etkeni göz önünde bulundurmak gerekiyor. Ülke tercihi aşaması gerçekten zor, ama bir o kadar da eğlenceli. İnternetten ülkeleri araştırıyorsunuz ve seneye burada mı olmak isterim yoksa burada mı diye seçim yapıyorsunuz. İşte bu his tarif edilir bir şey değil. Kim bilir gerçekten orada yaşamaya başlayınca neler hissedecektim. Uzun bir araştırma aşaması sonrası tercihler yapıldı. Benimki 1.Arjantin 2.Şili 3.İspanya 4.Dominik Cumhuriyeti 5.Kosta Rika şeklindeydi.Ama yapılacak daha çok iş vardı. Doldurulması gereken sayfalarca form, doktor raporları, okuldan alınacak belgeler, aileye kendimizi tanıtacağımız bir yazı...Ben her zamanki gibi bunları son güne bıraksam da, bir şekilde yetiştirdik işte. Heyecanlı bir bekleyişin ardından kabul mektubu geliyor. Açarken herkes heyecanlı heyecanlı birbirine bakıyor. ARJANTİİİN! Dünya'nın en güzel etinin piştiği yere, Tango'nun anavatanına gidiyorum. Dünya'nın öbür ucu. 1 Sene boyunca orada yaşamak, hayal gibi. Ardından yine heyecanlı bir bekleyiş. Bu sefer ailenin belli olmasını bekliyoruz. 1 sene kimlerle aynı evde yaşayacağın merak edilmez mi. Aile de belli oldu mu rahat bir nefes alıyor insan. Ben çok şanslıyım bu konuda. Burada hiç kardeşim olmamasına rağmen orada 3 tane kardeşim olacak, annem babam da çok iyi insanlar. Facebook'tan birbirimizi ekliyoruz, mailleşmeye başlıyoruz. Bundan sonra okulun belli olması, denklik için okuldan belgeler alınması, Arjantin'e gidecek hediyeler vs işleri var. Hediye alma işi oldukça zevkli. Şuan gitmeme yaklaşık 2 ay var ve ben gitmek için sabırsızlanıyorum. Hayatımın en güzel 1 senesi olacağı şimdiden belli. Doldurduğumuz formlar, ülke kabulü ve aile mektubunun resimlerini koyuyorum buraya. Hazırlıklar son sürat devam ediyor. Şimdilik hepinize "Hasta luego!" diyorum :)